H.Musa (a.s.) peygamberlikle vazifelendirildikten sonra firavun ile mücadele etmiş ve Hz.Musa 'ya iman eden israil oğlu kabilelerine eza ve cefa uygulanmıştı.Bunu üzerinede Allah hz.musa ve ona olanların mısırdan çıkmalarına müsade etti.Bundan haberdar olan Firavun
Firavun ve askerleri İsrailoğullarını takip ederken denizin ayrılmış olan sularını dhşetle görmüşler, fakat kin ve düşmalıklarından dolayı bir anlık tereddütden sonra onlarda denizden açılan yola girerek takibe geçmişlerdir.Ancak denizin açılan suların tekrar birleşmeye başlamış ve sonunda firavunla bütün ordusu tek bir kişi bile kurtulamadan sulara gömülmüştür.
Gecenlerde yapılan kazılarda cıkan papiruslere göre bu olay şöyle anlatılmaktadır.'' Sarayın beyaz odasının muhafızı kitaplarının reis Amsnamoni'den katip Penterhor'a
''...Musibet şiddetli zarüret birdenbire onu zabdetti.Sular içinde uyku,anlıyı acındıracak bir şey yaptı...Reislerin ölümünü,kavimlerin efendisinin şarkıların ve garpların kralının mahvolmasını tasvir et.''
*Bu olayı bilmeyen yoktur herhalde
Ama bana ilginç gelen ve ilk defa gördüğüm bu resmi sizlerle paylaşmak istiyorum
Cesed Kızıldenizin kenarında Cebelein mevkiinde bulunmuş ve onu kızgın kumlar arasından 1881 senesinde çıkaran ingiliz araştırma ekibi tarafından müzeye götürülmüştür.
Secde vaziyetinde duran cesedin tüm organları tamdır.Hatta başındaki sararmış sacları ile sakalları da rahatlıkla görülebilir.Cesedin en hayrat verici özelliği is mumyalanmamış olmasıdır.Bilindiği gibi mumyalanmış cesedlerin iç organlarının bazıları çıkarılmış ve ilaçlanmış durumdadır.Fakat bu cesede hiç bir işlem yapılmaış ve kimyevi madde kullanılmamıştır.
Karbon 14 denen yöntemle en az 3000 yıllık olduğu kanıtlanmıştır
Bu İngiltere’de British Muzeum’de bulunan bir insan cesedidir. Sözkonusu müzenin “Mumyalar Bölümü ” ndeki bir cam fanus içinde teshir edilen cesed, 3000 yil önceki bir insana ait olmasina ragmen etleri ve derisi dökülmemis vaziyetteydi. İngiliz Arastirma Grubu tarafindan Kizildeniz civarındaki kızgın kumların altından çıkartılarak ülkelerine getirilen bu cesedi benzersiz kilan özellik ise, mumyalanmamis durumda olusuydu. Acaba ilaçlanmis mumyalar bile çürürken, hiç korunmamis (iç organlari alinmamis ve ilaçlanmamis) bir cesedin 30 asir boyunca sapasaglam kalmasinin hikmeti nedir?” Bu cesetin Hz. Musa’yı(a.s.) ve kavmini öldürmek üzere Kızıldeniz’e kadar kovalayan Firavun’un (Misir Krali 2. Ramses olduğu sanılıyor) Kızıldeniz’de boğulduğu zamanki cesedi olduğu ifade edilmektedir. Mucize eseri ortadan ikiye ayrılan Kızıldenizden Hz. Musa ve kavmi geçince Firavun sulara gömülmüş ve Allah ibret olarak onun cesedini çürütmemiştir.
1881 Yılında bulunan bu ceset ,Yüzyıllar öncesinde Kuran'ı Kerimde anlatılması ve Tarif Edilmesi Bir Tesadüf Olabilir mi? Hiç şüphesiz Aklı Salim Düşünebilen biri İçin Olamaz....Hak Din Olduğu Bir Kez Daha Kanıtlanmıştır....
Onca Delile Rağmen Hala İnkar mı edeceksiniz Ey Ataistler... Tüm Bunlar Tesadüf Olabilir mi?Hiç mi Düşünmezsiniz ? O zaman vayyyy Halinize.Allahın Vaadi Yakındır....
FİRAVUN’UN BOĞULMUŞ CESEDİ TÜM İNSANLIĞA İBRETTİR : 51 YÛNUS/ 92
3 MÜZZEMMİL/ 15–16
15. BAKIN EY insanlar! Firavuna gönderdiğimiz gibi size de hakkınızda tanıklık yapacak bir elçi
gönderdik.(11)
16. Ama Firavun-‘kral’ o peygambere karşı gelmişti ve Biz de onu apansız kıskıvrak yakalayıverdik.
39 A’RAF/ 136
136. Bu yüzden onları cezalandırdık, yaptıklarının bedelini pahalı ödediler. Âyetlerimizi umursamayıp
yalanlamışlar, belâ şeklindeki uyarılarımıza ise ilgisiz kalıp hafife almışlardı. Biz de onları denizde
boğduk.(131)
45 TÂ, HÂ/ 78–79
78. Derken Firavun, ordusuyla onların peşine düştü ama sonunda boğulmaları mukadderdi; onları kuşatan
felâket kaçınılmazdı. Nitekim denizin dalgaları arasında kaybolup gittiler.(45)
79. Çünkü Firavun, ulusunu saptırmış, yoldan çıkarmıştı, onları doğru yola yönlendirmedi. Yapılan uyarılara
kulak asmadı, çevresindekilerin ve halkının çoğu da ona uymuştu.(46)
47 ŞUARÂ/ 63–67
63. Bunun üzerine Mûsa’ya: “Âsanla denize vur!” diye vahyettik. Mûsa söyleneni yapınca deniz ortadan
yarıldı. Öyle ki, açılan yolun her iki yanında sular koca dağlar gibi yükseldi.(34)
64. Peşinden kovalayanları da oraya yaklaştırdık.
65. Mûsa ve yanındakilerin tümünü kurtardık 66.ama peşindeki düşmanları sulara gömerek boğduk.
67. Bu kıssada-‘ibretlik anlatımda’ şüphesiz bütün insanlar için çıkarılacak dersler ve alınacak ibretler vardır,
çoğu inanmasa da..!(35)
49 KASAS/ 39–40
39. İşte böylece Firavun ve buyruğu altındaki adamları hiçbir kanıta dayanmaksızın haksız yere büyüklük
tasladılar. Nihâi hesap-‘son yargı’(30) için bize döndürülmeyeceklerini sanmışlardı
40. Bu yüzden de onu ve emrindekileri kıskıvrak yakalayıp denizde boğduk. Haksızlık edenlerin, sonunun ne
olduğuna bir bak!(31)
50 İSRÂ/ 103
103. Ve sonunda Firavun, İsrailoğulları’nı soykırımla yok edip yeryüzünden söküp atmaya karar verdi. Bunun
üzerine Biz de onu ve onunla beraber olan herkesi suda boğduk.(133)
51 YÛNUS/ 90–92
90. Derken İsrailoğulları’nı denizden öte yakaya geçirdik.(128) Bunun üzerine Firavun ve ordusu hışımla
saldırıp peşlerinden gitti. Denizin dalgaları arasında kalan Firavun boğulacağını anlayınca korkudan:
“İnandım, îman ettim, gerçekten İsrailoğulları’nın îman ettiğinden başka İlâh yok! Artık ben de O’na
yürekten bağlanıp teslim olanlardanım, ben de Müslümanlardanım!” diye haykırdı.
İNSAN - FİRAVUN’UN BOĞULMUŞ CESEDİ TÜM İNSANLIĞA İBRETTİR
91. Ona: “Yâ..! Ancak şimdi mi? Oysa bu güne kadar Bize hep baş kaldırmıştın! Fitne fesat çıkartıp
bozgunculuk yapmıştın! 92.Senden sonrakilere ibret olması için bugün senin sadece cesedini
bırakacağız”(129) diye hitap edilerek ölüm korkusuyla yaptığı gecikmiş sahte tövbesi kabul edilmedi.(130)
Ama insanların çoğu ciddi bir umursamazlık içinde hâlâ bu alâmetlerden gafiller; bırakılan bunca iz ve
işaretlerden, verilen onca mesajlardan hâlâ derin bir aymazlık içindeler. Âyette bahsi geçen Firavun’un-‘Mısır
Kralı’ nın’ cesedi, Milâdi ondokuzuncu yüzyıl ikinci yarısında 1861–1869 yılları arasında Mısır’da Süveyş kanalı
yapımı sırasında Kızıl Deniz kıyılarında bulunmuştur. Bilim adamlarınca üç bin yıl öncesine ait olduğu tespit edilen
yeryüzündeki tek doğal mumya olan bu cesedin tüm vücudu deri ile kaplı, şakaklarında ve baş üstünde bir kısım sarı
saçları, tüyleri ve alt üst dişleri hâlâ dökülmemiş, ağzının içinde dili kurumuş bir halde, el ve ayakları secde etmiş
vaziyette bulunmuştur. Yüzünde korku ve dehşet ifadesi barındıran bu ceset, insanlığa ibret olarak İngiltere’deki
müzede-‘Londra British Museum’da’ üst katta Eski Mısır Eserleri bölümü 64 numaralı salonda teşhir edilmekte,
insanlar tarafından hayretler içinde tam bir ibretle seyredilmektedir. Tüm insanlığa inmiş Kur’ân, Peygamberimiz
Muhammed aleyhisselâm vasıtasıyla Milâdi 611–634 yılları arasında duyurulmuş ve Firavun’un bu tarihi cesedinin
bulunacağı yaklaşık 1250 yıl öncesinden haber verilmiştir. Genelde tarihsel olaylarda fen ilimlerindeki gibi somut
kanıt beklenemez, bahse konu cesedin Firavun’a ait olduğunun kesin kanıtını aramak yanlış olur. Kaldı ki o cesedin
Firavun’a ait olmadığının kanıtı da ortaya konulamaz. Ancak Allah’ın, bu cesedi insanlara ibretlik olarak
bıraktığının haberini vermesi, adı geçen olayın yer, şekil ve zaman itibariyle de aynen vukû bulması nedeniyle zaten
içeriğiyle olağan üstü olan yüce Kur’ânın mûcizeviliğinin ayrı bir kanıtı olarak kabul edilmesini de saygıyla
karşılamak gerekir. Zaten Allah:“İnkâra şartlanmış olanlar, mûcize görseler de bir bahane bulur inanmazlar”(131)
buyuruyor. Ancak bu hususu mûcize olarak kabul etmek veya etmemek insana bir şey kaybettirmez, herkes
kanaatinde serbesttir ama benim şahsî kanaatim bu yöndedir ve Allah’ın, İlâhi rahmetle insanlığa sunduğu
muhteşem Kur’ânın bu çağdaki müşahhas-‘somut, elle tutulabilir, gözle görülebilir’ bir mûcizesini yaşarken
duymamızı ve hatta çıplak gözle görmemizi nasip eden Rabbimize hamdı senâlar olsun diyorum. Kaldı ki Kur’ânın
doğruluğunun ispatı için mûcizeye gerek yoktur, temel ilkeleri oluşturan Çağrı üzerinde samimiyetle düşünenler için
“Kur’ânın içeriği”, Allah’ın en büyük, yeterli ve devamlı ilmî mûcizesidir. (132)
63 ZUHRUF/ 51, 54–56
51. Ve Firavun halkına şöyle seslendi: “Ey ulusum, Mısır’ın hâkimiyeti bana ait değil mi? Bütün bu ülke
krallığı ve ayaklarımın dibinden akan bu nehirler benim değil mi? Sizin efendiniz olduğumu görmüyor
musunuz?
54. Bu tür konu saptırma ve beyin yıkamalarla halkını kandırıp ahmaklaştırdı. Onlar da doğru düşünüp
sorgulamaktan kaçındıkları için ayartılıp aldatılmış bir toplum haline gelmişlerdi. Sonunda boyun eğip ona
itaat ettiler çünkü artık “yoldan sapmış bir ulus” olmuşlardı.(54) İlâhi gerçeklik ve rehberlik apaçık ortada iken
ayartılıp ahmaklaştırılmış halk, mâzur değil cürüm-‘suç’ ortağı olup cezaya müstahaktır. Çünkü ayartılmaya
kendileri rızâ göstermişlerdir.
55. Ama Bize meydan okumaya devam edince onlara misillemede bulunduk ve hepsini suda boğduk.
56.Onları sonraki kuşaklar için geçmişte kalmış bir ibret örneği kıldık.(55)
64 DUHÂN/ 22–31
22. Ama sonra onların düşmanlığından bunalan Mûsa: “Bunlar gerçekten günaha gömülmüş suçlu bir
toplumdur!” dedi. Rabbine yakarıp düzelmeyeceğine inandığı azgın Firavun kavminin helâk olması için ve
İsrailoğulları’ndan îman edenlerin kurtuluşu için dua etti.
23. Bunun üzerine Allah da: “Öyleyse kullarımla geceleyin yola koyulun, onlar mutlaka sizi izleyeceklerdir
ama sen 24.topluca karşıya geçtikten sonra yarılmış olan denizi olduğu gibi bırak. Zaten onlar boğulmaya
mahkûm bir topluluktur.(23)
25. Onlar, böylece yok oldular ve arkalarında neler bıraktılar neler! Nice pınarlar, bahçeler, 26.nice ekin
tarlaları, güzel yurtlar, konaklar 27.ve hoşlandıkları, zevk ve sefa sürdükleri nice nîmetlerle dolu bir
hayat!
28. İşte böyle oldu ve Biz, onların geride bıraktıklarını başka bir topluma miras bıraktık.(24) 29.Onlara ne gök
ne de yer ağladı ve ne de azabı ertelenenlerden oldular, günahlarından tövbe etmeleri için verilen mühleti
boşa harcadılar.(25)
30. Biz, gerçekten İsrailoğulları’nı o alçaltıcı azaptan, 31.Firavun’un o ağır zulmünden kurtardık. Zaten o,
Allah’ın verdiği değerleri, nîmetleri boş yere sarf eden,(26) büyüklenip kendi kişiliğini harcayan, aşırıya
kaçıp sınırları çiğneyen, kendisini ve halkını felâkete sürükleyen zorbaların başta geleniydi.
İNSAN - FİRAVUN’UN BOĞULMUŞ CESEDİ TÜM İNSANLIĞA İBRETTİR
67 ZÂRİYAT/ 38–40
38. MÛSA’NIN başından geçenlerde de ibretlik dersler vardır. Biz onu hakkı ortaya koyan apaçık bir kanıtla
Firavun’a göndermiştik.(25) 39.O anki güç ve otoritesine güvenip avenesiyle-‘emrindeki yardakçılarıyla’
birlikte elinden geldiğince karşı çıkan Firavun: “Bu, ya sihirbaz ya da delidir!” diyerek Mûsa’ya iftira atıp
mesajdan yüz çevirmişti.(26) 40.Sonunda Biz de onu ve ordusunu suda boğarak cezalandırdık. O
kınanmayı hak edecek çok kötü işler yapmıştı. Zâlimlerin başına bu dünyada veya öteki dünyada yahut her
iki hayatta gelen belâ yalnızca kendi yaptıklarının bir sonucudur.(27)
81 NÂZİÂT/ 20–26
20. Bunun üzerine Mûsa Firavun’a gitti ve ona büyük mûcizeyi gösterdi, Rabbinin sınırsız rahmetinin eseri
olan hidayetini-‘doğru yola nasıl kavuşulacağını’ anlattı. Allah’ın, Kendisine yönelen en inatçı günahkârı
bile hakka eriştirip en büyük nîmete kavuşturacağını bildirdi. 21.Ama Firavun o’nu yalanladı ve şiddetle
karşı gelip hidayete ermeyi reddetti. 22.Sonra da kaba ve küstah bir tavırla hızla arkasını dönüp uzaklaştı.
23.Ve hemen adamlarını toplayıp halkına seslendi: 24.“Sizin en yüce Rabbiniz benim!” diyerek
hâkimiyetin, otorite ve yönetim hakkının ancak kendisinde olduğunu iddia etti.(9) Kendisini İlâhlık
konumuna çıkarıp Allahlık iddiasında bulundu ve günahın en büyüğünü işlemiş oldu.
25. Bunun üzerine Allah, onu yakalayıp dünya ve âhiret azabına uğratarak ibretlik bir örnek yaptı.(10)
26. Şüphesiz bunda, Allah korkusuyla düşünüp sakınacaklar için alınacak nice dersler vardır.
87 BAKARA/ 49–50
49. Ve sizi dayanılmaz işkencelere uğratan Firavun hanedanının elinden kurtardığımız o günleri hatırlayın!
Hani onlar kadınlarınızı sağ bırakıyor oğullarınızı boğazlayıp öldürüyorlardı. Kadınların rahimlerinden
çocukları alıyor, hayâsızca-‘Allah’tan utanmayıp korkusuzca’ işkenceler yapıyorlardı. Bu sizin için
Rabbinizin büyük bir sınaması idi.(64) 50.Ama Bizim de sizi kurtarmak için denizi yararak Firavun ve
adamlarını gözlerinizin önünde boğduğumuzu da unutmayın!(65)
89 ÂL-İ İMRÂN/ 10–11
10. ALLAH’IN cezalandırmasına karşı, hakikati inkâra şartlanmış olan kâfirlerin mallarının ve evlâtlarının
kendilerine zerre kadar bir faydası dokunmayacak, onları Allah’ın azabından koruyamayacaktır.(16) İşte
böyleleri Cehennem’in odunu, azap ateşinin yakıtıdırlar. 11.Tıpkı Firavun taraftarlarının ve onlardan
öncekilerin başına gelenler gibi. Hepsi âyetlerimizi yalanlamıştı, Allah da onları günahlarıyla kıskıvrak
suçüstü yakalayarak cezalandırdı.(17) Allah’ın cezalandırması ise çok şiddetlidir.
Elhamdü Lillâhi Rabbil'alemin
Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala âli seyyidina Muhammed
Ya Rabbim ! Ey Duaları İşiten ve Kabul eden Mevlamız.
Bu Yazıyı okuyan kardeşimizin gönlün de olupta dile getiremediği ne kadar
muradı varsa bunları hayırlı olanlardan kıl ve kabul buyur.
Hangi hal için de bulundurursan bulundur senden gafil olmaktan onu
koru. Kıyametin ve ölümün dayanılmaz şiddetinden onu Muhafaza
buyur. Onu iyilerden kıl ve iyilerle beraber bulundur ve iyilerle beraber
haşret. Müjdelenen, Cennet ve Cemaline eriştireceğin seçkin kullarından
eyle.
Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala âli seyyidina Muhammed
AMİN....
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder